29 Nisan 2015 Çarşamba

Güllük - Milas 28 km

Merhaba,

Sefil Güllük ten çıktık bu sabah. 13 yıl önce ki,  Güllük ten hiçbir iz yok.
Ne yazık. Çandır, Dikili, Kumburgaz gibi biryer olmuş. Apartmanlar, çok katlı beton yığınlar, karşı kıyıda site adı altında beyaz yığınlar. Sürekli gürültü, gece araba ve motor sesleri,ödenizi bile gürültülüydü. Gemiler sanırım jenaratör çalıştırıyorlardı.



Bir park ta, aslında ağaçlıklı olan tek park ta beleş kaldık. Çadırı kurduktan sonra sahilde yemk yerken, bize oraya gençlerin gelip içtiklerini söylediiler. Yer değiştirmek için çok geçti. Tam yattık, birisi yan tarafta gelip arabasına spin attırdı. Ödüm patladı, sonumuz hani şu Karadeniz de, çadır kuran turiste benzeyecek diye. Hatırladınız mı, turist çadırını nehir kenarına kuruyor, gece geri manevra yapan kamyon adamı eziyor ve sonuç ölüm. Cem e, bilenler bilir, o sesimle ve tonumla jandarmayı ara Cem dedim. Gülmekten koptuk sonra, Cem bana çadırı ağaçların arasına kurduk ya, buraya giremezler dedikten sonra.



Tam uyuyalım derken bu sefer bir araba dolusu, Bodrum da dükkan açan, batıran ve nasıl ortaklarsa, fikirleri birbirine uymayan birsürü insan geldi. Yüksek sesle konuşup, alkollü birşeyler içiyorlar kesin. Fakat biz karanlıktayız onlar bizi ancak giderken far ışıklarından dolayı görmüşlerdir. Sonra telefonda kesin porno yapan, makina gibi birşeyle konuşan adam da vardı, hepsi aynı araba ile gittiler. Ara ara uyudum galiba. Sonra gençler vardı, sahile az önce yaşlı bir bey tarafından bağlanmış kayığı güle oynaya çığlıklar içinde alıp gittiler. Hey Allah ım nasıl bir yer burası. Bu koca binaları kesin bunların babaları yapmıştır. Hani tatil beldelerinde yemek yediğimiz dükkanlar vardır ya hah işte o dükkanları işletenler bunlar. Bunlarsa felaket. Dışarıda yemek yememek lazım. 



Bu da bir macera dedik geçtik. Sabah, çadırı toplarken, kocaman bir köpeği olan yabancı bey "hello "" dedi bize. Merhaba dedik, aa ne kadar güzel yapıyorsunuz, bisikletle geziyorsunuz dedi, sağol da köpeğin kafam kadar kakasını herhalde alacaksınız yoksa bizden sonra burada kimse kalamayacak dedim. Bızztt..bıztt.. Sokak köpekleri de yapıyor dedi sonra.. La havle, bu da biz olmuş. Sistem yanlış olunca onlar da bize uymuş. Ses etmeden gitti, kaka kaldı yadigar.



Toplandık, Belediye çay bahçesini bulduk, bu sabah Hellim peynirine selam olsun diyerek,öself servis bahçe de, deniz kenarında kahvaltımızı ettik. Tuvalete bir lira verdim ama helali hoş olsun. Oh beee. Yüzümü yıkadım, kremimi de sürdüm. Hazırız gidelim, hatta kaçalım buradan. Kaçmadan geçen sefer,mgece, harikulade beyaz dalgaların için de gördüğümüz fenere gidelim dedik. O ne Fener gözükmüyor, yanı yöresi hernasılsa ev olmuş. Güzel evler amma.. Ama işte, birkaç fotoğraf ve güle güle. Bitirmişiz bu güzelim beldeyi.



61 tl Carrefour a verdim ama fıstık fındıkları epeyibirgün yiyeceğiz. Başkaca masraf yok.

Sıkı bir yokuş ve Güllük ten çıkış, otobandan yada şehirlerarası yoldan hedef Milas. Neden Milas çünkü daha önce orada bir beyin, bisikletlilere, bedava oda, sıcak su.... O ne, sıcak su sağladığını okumuştuk. Hem n güzel sohbetler olur dedik, hikayeler dinleriz belki çevre bisiklet gezisine katılırız dedik. Yolumuzu değiştirdik ve kötü Güllük macerasından sonra keyfimiz yerine gelir dedik. Tehlikeli ve gürültülü bir yolculuktan sonra kocaman Milas a vardık. adrelanin i bulduk, kapı duvar ve fakat yan tarafında nefis bir pastahane, e ne yapalım orayı keşfettik. Bir havuçlu kek yedim ki of... Üstelik sevmk ben havuçlu kek. Bir de üstüne kıymalı börek dört tane de çay. Cem de gömdü birsürü şey ve çay. Tavsiye ederim. Hem orada çalışan hanım bize telefon da verdi, aradık beyefendi şehir dışındaymış bize başka bir telefon verdi, onu aradık o da maalesef kalacağınız yeri açtıramıyorum dedi. Sağlık olsun, yabancı olsak acaba ne yapacaklardı diye düşünmedik değil ama çabuk unuttuk. 

Haydi Bafa ya gidelim dedik ama nereden baksan 45 km ve saat olmuş 15.30!
Ben hadi Cem geri dönelim ve havalimanı kavşağından methedilen şu ara yola girip Bafa yapalım dedim. Zaman yetmez, e hadi burada kalalım dedik. İyi ki...


Sağ üstteki camlar bizim odaya ait.



Aradık öğretmenevini, yer var dediler, kişi başı 25, öğretmen olsan 20 tl. Geliyoruz dedik,modaya baktık süper, yüksek tavanlı odaları olan, eski bir ev. Tek problem avluda ki kahve o da 18.30 da kapanıyormuş. Televizyon çalışmıyor dedi, tadından yenmez dedik. Yerleştik. Ayaklarım kokuyordu, evet ne olmuş, dört gündür banyo yapmıyoruz. 😊 oh banyo iyi geldi. Çamaşır makinası da varmış, attık makinaya kirlileri. Bu gece yatağımız var. YATAK. Hem de 4 yatak. Öğretmenevine de üzerin de eski bir köprü olan kuru bir dereden geçilerek gidiliyor. Süper şahane.



Çıktık sokaklara, harika, Muğla gibi herşey daha büyüğü, hangisi şehir? Yapım devam ediyor ama belli eski çarşılar canlandırılıyor. Binalar süper. Cami muhteşem, külliyeli falan. Bir de acıkınca eski çocukluğum da yemek yediğimiz, arka tarafında bizim de oturduğumuz eve benzeyen bir evin balkonun da mantı yedik. Yoğurdu ne özlemişim ikimize de iyi geldi. Bu arada Vesile teyzeye rahmet olsun. Omuzunda yoğurt satan yoğurtçularavselam olsun.



Şimdi de kahve diyarın da kahve ve internet molası. Yarın 50 km bizi bekliyor, üstelik otobandan bir 20 km de geri yolumuz var. 







Bize uygun sokağı var. Keş miyiz ne. İçtiniz mi diye sorsanız yoooo, ciğerciler vardı, baktık internete en meşhuru Adalı ymış,mgittik 16.30 bitmiş. Kader dedik. 



En güzel Kızılay bu olsa gerek, kocam da var karede. 



Eski han.


İçi de böyle. Selçuk ta ki keçeciler çarşısı gibi.


Merdivenleri de en bayıldığımdan. Yolunuzu dülşürün bece Milas a. Ama bir 4-5 ay sonra. Bayağı bir yapım çalışması var çünkü bu aralar.


Belediye konağının hemen yanı.





Sobacılar, mangalcılar, terziler pek hoş.


En güzeli bu " zahireci" bulgur, tahıl yarmacı. 


Eski hanlardan.mçok güzel.mbir de şu arabaları heryere sokmasalar. Belki restarasyon bitince...


Öyle şaka gibi birden önümüze çıkan muhteşem çeşme.
Fransa sokakları sanki.


Yemek yediğimiz yer. İndirim yaptık dediler, salata ve su onlardanmış, e zaten oyle olmalı değil mi. Helali hoş olsun, tarhana çorbası ve mantı çok güzeldi.




Atatürk bulvarında dizi dizi evler hepsinin hikayesi var, kimi kütüphane kimi kızyurdu olmuş ne güzel.
En çok hikayesini sevdiğim şu.mbir zengin bey evlenmiş bir Fransız hanımla, kendisi ondan yaklaşık 20 yıl önce göçmüş bu dünyadan. Çıtır mı almış acaba. Ne güzel hikayeler. Karısına ev yaptırmış yaw.










Böyle iki yanı güzel ağaçlar olan sokaklar da var.

Gelin gelin, Muğla dan büyük olan bu Milas a bir gelin. Değer.

Kalın sağlıcakla
Hala gezerek ve ön bacak kasları adale yapmış anne.










2 yorum:

KUZEYLİMİNE dedi ki...

Ciğdem hanım ne güzel gezmiş ve aktarmışsınız .Benden önce eşim okumuş bisiklet gezinizi dün akşamdan beri tembihliyor ''baktınmı,bak ama,ne güzel gezmişler,biz de yapalım ,unutma bakmayı....''çok alemdir kendisi ama gerçekten imrenilecek bir kaçamak yapmışsınız.

Adsız dedi ki...

Biz ilk evlendiğimizde evimizi Milasta açmıştık o kadar çok sıkılmıştım ki oradan hepi topu 3 ay kaldık .Gözüm hep biryerlerde denizi arardı yapamdık denizsiz sonra ver elini Bodrum Kadıkalesi.Ama o sarı evi bende çook seviyorum tam tansaşın karşısında o caddeyi severdim .Milasın hepsi bu işte 2 gün kaldımı 3. gün sıkılıyor insan ama pazarı çook güzeldi .Hala unutamadım pazarını . Teşekkür ediyorum sayenizde o sokaklarda bende gezdim sizinle...Heyecanla okuyorum gezinizi keşke mazı çökertme ,gümüşlük te yapsaydınız ..Kolaylıklar diliyorum size kazasız belasız..
Sevgiler Fatoş