21 Şubat 2013 Perşembe

Evlilik ve üzerine bir yazı.


Merhaba,

Bu yazıya bayıldım, paylaşayım istedim, buyrun;
Kaynak ( Evin kedisi, blog )  için bir tık. 

İç Sesimle Sohbet

İç sesimi çok severim, onu dinlemeyi de...

Ta küçücük bir çocukken de oradaydı, şimdi de...

Bazıları buna altıncı his der, bazıları kalbin sesi. Kendini duyurduğu andan itibaren zamanların ötesinden gelen bir bilge gibidir.

Bugün yine işimi yaparken içimden geldiği gibi yazıyorum;

"İnsanın kendini en iyi test ettiği alanları evliliği, çocukları ya da hayatı süresince bakmakla yükümlü oldukları hayvanlarıdır."

Ben köpek baktığım için köpekten bahsederim, ömrü genelde sağlıklı bir şekilde bakılırsa 15 yıldır ve bakımı yalnızca bebekken agucuk gugucuk dediğiniz zaman değil, odanın ortasına kakasını çişini tutamayıp yaptığı, on kere yıkansa da teke gibi koktuğu, ağzını şapırdattığı, nereye gittiği, ne yaptığını bilmeden öyle dolaştığı, bacakları dolaşıp düştüğü zamanları da kapsar. Kendine dönük bencil yanın artık dayanamıyorum tahammülüm kalmadı derken diğer yanın sorgular "Bu hayvan yanlış ne yaptı ki hayatında yaşlanmaktan başka? Sen de yaşlandığında aynı bu şekilde çevrendekilerin sinirlerini bozacaksın."

"Çocuklarına bakmak 20 yıl sürer. İki çocuk varsa araları on yaş desek otuz yıla yayılan bir annelik babalık süreci...Ayakkabı alıp hevesinin geçmesine benzemez. Zaman harcayacaksın, uyumayacaksın hayatının ilk aylarında, taşıyacaksın, kesilip doğuracaksın, yemeyeceksin ama onların yemeğini düşüneceksin, parasız kalacaksın ama onların suçu ne diyip onları en iyi okullara göndermek için çaba sarfedeceksin. Yedir, doyur, topla, düzenle, eğit, yardım et, kurtar, sev, nefret et...ama öyle bir sevgiyle bağlan ki sevgi ayağında bir kelepçe olsun."

Bütün bunları kaldıramayan, pes eden, çocuklarını, hayvanlarını zebil ziyan eden o kadar insan var ki...Evliliği de sürdürememek bu yüzden.

"Tekdüzeliğe yenilmek, sanırsın ki başka biriyle, başka bir hayatta herşey sonsuza kadar farklı yaşanacak. Belki yeniler eskilere göre gerçekten daha uyumluysa bu da yaşanabilir ama devede kulak." Ben kendi hayatımdan görüyorum Arap Emirlikleri'ne geliyorum hayatın rutini bir, Yalova'ya gidiyorum, Bolu'ya ablamı ziyarete, herşey aynı. Heryerde herşey aynı. Hayat ya işe gidip gelmek ya evde kalıp evin rutinlerini gidermekle geçip gidiyor, alışveriş yap, ütü yap, temizlik, toz al, yemek yap...

Bir de bu iç ses ya da gönül sesi diyelim herşeyi hisseder, kim ne için neyi konuşuyor? Lafların altındaki anlamları algılar. Başkası gelip der ki "Amannnn Evin Kedisi sen de! Paranoya içindesin valla, ben/o/şu bu bunu kastetmedi." ama boşa konuşma...

Hayatım boyunca ne çocuklarımı soktum yarışa, ne kendim severim rekabeti, en fazla oynadığım takım oyunları vardır hayatımda yenme ve yenilme duygusu hissettiğim, o kadar. Hayata sidik yarışı gibi bakanlar ne bana yaklaşsın, ne de yollarımız kesişsin mümkünse.

Evet, evlilikleri atlatmak, dik durmak zor ama çocuk ya da köpek bakmak da çok zor.

İki yol var elde bir tanesi belki yeni gelen gidenden/lerden iyidir diye bakmak ve çark etmek, hem evlilikten hem çocuklardan... ama bunu yapanla da işi bitmiştir insanın.

Neden bazıları söylense de bitiremiyor o zaman? Çocuklarını bırakamıyor? Köpeğini kedisini sokağa terkedemiyor? Ama bir diğeri bunu yapmakta kendini haklı görüyor. Hangisi doğru o zaman?

Birlikteliklerde insanların muhabbeti olacak, bir karı koca ondan da öte kankaysa önlerinde aşamayacakları sorun yok çünkü konuşarak bir orta yol bulmak mümkün her türlü durumda.

Sekse, gösterişe, kalp çarpıntısına, sürekli güzel ya da yakışıklı olmaya kafa takılmayacak, ha kendini sal denilmiyor, bakımsız ol karşındakine "Ben neyle evlendim ama ne hale geldi." dedirtme ama bunların her evlilikte yıllara yayılacak şekilde eskiyeceğini bil.

Geriye kalan aile şirketindir, iki insanın ortaklığını üstlendiği, kurallarını koyduğu, ileriye dönük planlar çerçevesinde çalıştığı alandır evlilik.

Bu şekilde düşünülmezse hala bencillik varsa şirketin zaten gideceği ortak amacı da bozulmuş demektir.

Uyum...Birisi sürekli dışarı çıkar diğeri sürekli evde kalır, birisi bin tane kitap devirir, diğeri ağzını havaya açar, konuşacak tek konusu bile yoktur bu tip birliktelikleri tutan cinsel çekimse vadesi bellidir.

Kendi zevk aldığı ama diğerini dışarda, sürekli sorumluluk altında tutmayan nefes alma alanları ve zamanları yaratmak...Nedir? Çocukların uyuduğunda neden zevk alıyorsan... bilgisayarınla mı kalacaksın, kitap mı okuyacaksın bir köşede bunu yapabilme lüksü.

Ev senin de evin, o yüzden döşerken ortak zevkler...Aldığın koltukta, kitaplıkta bir noktada buluşabilmek...

Benim için vicdani, insani özellikler, hayat, toplum, politika konusunda boş olmayan insan...Ağlayabilen ve sahip olan, sorumluluk alabilen erkek...

Kısa ve öz; huzur huzur huzur...

Sürekli titreşen, bir şeyler ima eden (her zaman anlıyorum kesinlikle atlamam) insan değil, huzur vereni insan.

Kalın sağlıcakla.
Paylaşımcı anne.

2 yorum:

ikisatirdokturmelik dedi ki...

Cok güzel anlatmış , doğru söze nedir...
Helal olsun....
Benım için de huzur huzur huzur:)
Sevgiler...

Oglak Kizlari dedi ki...

Aynen, Allah bozmasın İki satır.

Şükreden anne