18 Nisan 2012 Çarşamba

Fırtına günü, Kadiköy ve Tahtakale

Merhaba,

Sabah 09,00 civarı Ada kız ı okula bıraktım ve oradan tren istasyonuna giderek Pendik - Kadıkoy yaptım. Reks te IKSV var ya bari bir film yakalayayım dedim. Meğer 16 Nisan da bitmiş. Nedense festivalin bitiş tarihi aklımda 31. Nisan olarak kalmış. Bu sene IKSV öyle geçti gitti. Biz de baktık.

Sağlık olsun.

Ne film var saat 11,00 de Doğa üstü güçler. Girdim. 10 Tl ama önce Starbucks.



Kaave ve gazete keyfi. Orada aklıma düştü Kuru Kahveci Mehmet Efendiden gidip kaave almak.

12,34 te sinemadan çıktım ve ver elini iskele;


Yolda epeyidir resmini çekmek istediğim berberi kadrana aldım. Sahibi aman beni çekmede ne yaparsan yap dedi, izin istediğimde.


 Kedicik ne güzel yayılmış değilmi. Ohhh....


Şekerci Cafer Erol, bizim tarafın akide şekercisidir benim için. Çeşit bol tabi.



Öbür yanında Beyaz Fırın. Daha ne ister insan.


Görüntüsü mükemmel, ünlü meyeve şekilli şekerlemeler.


Ve şerbetli tatlılar kısmı. Yeme de yanında yat.


Meydan mahvıperişan. Metro çalışması mı??


İskeleye yaklaştım.

Büfe ler çok çirkin. İçinde ki sosis ve sucuklar tostların... offf kimbilir ne eti.



Vapur, olmazsa olmaz.


Ve vapurdayım, 13,00 vapurunu ucu ucuna yakaladım. Kaçırsam önce üzüleceğim ama sonra şükredeceğim ama daha bunu bilmiyorum tabi.



Sanatsal çalışmalarım, dikkat ederseniz deniz dümdüz, hava sıcak ve ben dışarıda oturuyorum ve kendi kendime, neden yağmurluk aldın, hadi aldın neden içteki polarını da aldın diye kendime saydırıyorum ve Cem ciğimin benim için seçtiği müzikleri mp3 ten keyifle dinliyorum.



Keyfim süper. Bir yandan Şenay a duacıyım, o olmasa hayatta kızı yuvaya bırakıp, cesaret edip karşıya geçmem. Ne olur ne olmaz derken. 


Manzaranın keyfini çıkarırken, birden rüzgar arttı, gözlüğümde kafamda, içeri gireyim de gözlüğü kutusuna koyayım, üstümü giyeyim filan dedim. Vapur un içine adeta itildim, gözlüğümü havada yakaladım. Bu arada dişarı falan bakmadım tabi, elim çarpıp da kulaklığın teki çıkınca aaa.. bi baktım, insanlar besmele çekiyor, bağırıyor filan. Ne oluyor dedim vee..


İçeriden bu resmi çektim ve hemen diğer montuda giyip kendimi dışarı atacağım, manzara o kadar güzel ve şaşırtıcıki. O ne, bir teyze ( besmele çeken) koluma yapıştı, evledım nereye gidiyorsun, çıkma, aman hayırlısı ile bir iskeleye varsak diyor. Teyzem bırak resim çekeceğim, dışarıda olmam lazım, manzara çok güzel.


Teyzem kesin bana deli dedi. Onu ikna edip çıktım dışarı. İnanın ayakta zor duruluyor. Var benim gibi 3-5 deli. Ama manzara bir harikaaa.  Diğer bir şanslı bey, elinde koca lensli bir makina. Ben üzülerek bakınca şans işte der gibi, iki elini yana açtı. Benim makina sefil küçük bir makina onunkinin yanında.


Transatlantik te, yuh diyorum. Apartman yok residans yaw. 



Ve biz vapurda tam da boğazın Marmara ya açıldığı noktada yakalandık bu fırtına ya.
Ah nasıl oldu da atladım film çekmeyi. Şimdi bir tv kanalında deli anne Çiğdem den diye bir kare görebilirdiniz. Tüh.


Köprü falan gözükmüyor. Süper di. Kimseye birşey olmamasıda güzel tabi.
Ada kız ı nasıl olsa Şenay alır canııımm. Allah razı olsun Şenay. Babası da Anadolu yakasında ben de keyfime bakayım dedim.


Rüzgar ani çıkınca gezi motorlarının  minderleri denizdeydi.

 


 Hazırlıksız yakalanan ve set olarak pazar yeri  kuran James Bond setinin hava şartlarından sonra ki hali. Madem pazaryeri kuracaksınız gidin Hollywood da kurun dimi ya.. olmayan şeyi ne getirip yapıştırıyorsunuz. Meydan ın hali, özellikle yayalara verilen eziyet çok kötü.


Aman kimin umurunda fırtına, Kuru Kahveci Mehmet Efendi ve Mahdumlarında kuyruk var. Resmi çekip bende girdim kuyruğa.



Bir robot edası ile paket yapan çalışanlar. Dedikoduyu elden bırakmıyorlar tabi.


Onca çalışmaya yapabildikleri stok bu kadar.


Ben görmeyeli, fincan çeşitlerini arttırmışlar.


Rengarek ıvır zıvırlar.


Ben denemedim ama kalabalık küçük bir dükkanda, kömür ateşinde künefe pişiriliyordu.
Hatay da yediklerimden sonra Istanbul da yememmmm diyen ben bile sulandım ama yemedim.
Dükkanın adını yazmamışım, Hatay lı bişeydi ama...


Milyonlarca minik bebek.


Milyonlarca nazar boncuğu.


Toptan satış yapan tokacı dükkanı. Fiyatları duysanız düşer bayılırsınız.
Hani pazarlardan alıyoruz ya tanesi bir Tl ye hah. işte onların 50 tanesi 1 Tl bu dükkanda.
Tabi parakende satışı yok.


Ivır zıvır ama aklınıza gelebilecek hertürlü ıvır zıvır.


Şark hanın 2-3 katı birarada. Akıllı fotoğraf çekme çalışmam oldu bu.


Mısır çarşısı girişi. Kalabalık inanılmaz. Haftaarası. Haftasonunu düşünemiyorum.


Dışarıda rüzgar, eve uzakmışım amaaannnn.. bu arada kalabalığın arasından şöyle bir telefon konuşması duyuyorum. ''Köprüyü kapatmışlar, annem diyor ki, gelme halanlarda kal'' Bir an düşünüyorum, vay köprü de kapalı, sonra şöyle diyorum; amaaann bir iki saate bişey kalmaz.

İnatla bişey yemiyorum. Nasıl olsa Karatay kahvaltısı yapmışım. Kadıköy de yiyeceğim.
Hava da düzelecek o kadar. 


Bu mumluklar çok hoş. Heryerde 5 Tl. Almayanı dövüyorlar. Beni dövmediler.


Klasik manzaralar. Süper.



Görüldüğü üzere dönüş vapurla, deniz sakin. Yine de kaptan mendireğe girdi. O anda geçen denizotobüsünün içinde olanlar... mendirek dışı dalgalıydı ve eminim, kusma torbaları yetmemiştir.


Bir çeyrek, kıtırrrr yanına ayran çeeeaaak.


Gelsin ikinci çıtııırrr, akşama yemek yok. Saat 22,22 ve açııımmmm.

Hayat pamuk ipliğine bağlı ve doğa inanılmaz güçlü. Geçen haftalarda çok güvendiğim Miktat Kadıoğlu nun hortumlarla ilgili bir yazısını okumuştum. Bundan böyle Türkiye de de hortumlar sık görülecek diye yazmıştı. Buyrun. Tüm Türkiye ve iyiki ölen yada yaralanan çok az.

Kalın sağlıcakla
Maceralı ve çok keyifli  birgün geçiren anne Çiğdem













































8 yorum:

mine dedi ki...

ya inanmıyorum sana ne rahat kadınsın ben kıriz geçirmiştim çoktan : ) neyse geçmiş olsun yani güzel bir gün olmuş senin için mi diyeyim bilemedim : )

Oglak Kizlari dedi ki...

Mine,

O kadar keyif aldım ki.
Tam bana göre.

Anne Çiğdem the explorer.

Pusulasız Hayat Kitap Sesleri dedi ki...

Bayılıyorum senin fotoğraflarına, İstanbul'da gibi hissediyorum kendimi:))

Karyatid dedi ki...

Ay kardeşim, besmele çeken teyzeye çok güldüm:) Bir de illa yorum katcen kahveci cocuklara, yok robot gibilermiş ama dedikodudan da yapabildikleri stok o kadarmış..
ilahi:)
Kardeşin

Oglak Kizlari dedi ki...

Özlem,

Benim bir Akhisarlı arkadaşım daha var, ismi Eda tanirmisen.

Akhisarı veya Manisa yı ( bulundum) küçük sanan şehirli anne Çiğdem

------------

Kardeşimmm,

Yorumsuz adı ''blog'' olmaz kardeşim.

Bala, anne Çiğdem

LeylaK dedi ki...

Off çok güZel fotoğraflar bunlar, çok özledim ben O kenti....

LeylaK dedi ki...

Off çok güZel fotoğraflar bunlar, çok özledim ben O kenti....

Oglak Kizlari dedi ki...

Leyla, atla gel.
Böyle söyleyince kızım at nerede diyor.

Öperim.